KAYNAK: İnalcık Halil. Devlet-i Aliyye- II. İstanbul:Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları. 2014
Osmanlı devlet sisteminde mutlak otoriteyi temsil eden kişinin, yani pâdişahın sorumsuzluğunu, bozuluş ve kargaşanın başlıca nedeni saymakta lâyihacılar haklı görünmektedir.
Bununla birlikte 17. yüzyılda başka bir neden, Avusturya ile 1593–1606 Uzun Savaş döneminin ortaya çıkardığı ağır koşullardır. Bu savaşta ilk kez, Avusturya-Alman orduları, Askerî Devrim (Military Revolution) sonucu, daha etkin silâhlar ile Osmanlıların
karşısına çıkmışlardır: At üzerinde kullanılan yivli kısa tüfekler, orduya halk kitlelerinden asker yazılması, kalelerde eski duvar-surlar yerine alçak ve top ateş gücü yüksek tabya (bastion) savunma sisteminin uygulanması, daha iyi çelik ve barut imali, Askerî Devrim’in getirdiği başlıca yeniliklerdir. Öte yandan,
İngiliz burton (briton) kalyonları, XVII. yüzyılda Akdeniz’de deniz
savaşlarında devrim yapmıştır (Bu dönemde Osmanlı Devleti, iyi kalite çelik ve barutu İngiltere’den ithal etmeye başladı). Çelik zırhı delen uzun menzilli, yivli tüfek (rifle) kullanan Avusturya-Alman süvarisi karşısında ok-yay, mızrak ve kılıçla donanmış Osmanlı timarlı sipahisi işe yaramaz duruma düşmüş, timar sistemi terk edilmeye başlamış, zeâmet ve hâslar Harem’in, paşaların yağmasına açılmıştır. Cephedeki komutanlar, sultana gönderdikleri raporlarda, tüfekli asker gelmeyince düşmana direnme imkânı olmadığını belirtmekte idiler.
Bu durum, Osmanlı ordusunun yapısında, dolayısıyla toplumda derin değişikliklerin başlangıcıdır. İlkin, tüfek kullanan yeniçeriler sayıca büyük bir artış göstermiş, Kanunî döneminde 12–14 bin olan sayıları 30.000’e, nihayet 50.000’e kadar çıkmıştır. Bunlara ulûfe, bahşiş bulmak devlet hazinesinin başlıca kaygısı olmuş, yeniçeri askerinin baskısı çok kez ayaklanmalarla sonuçlanmıştır. Sultana veziriâzam ‘arz’larında başlıca sorun, yeniçeriye ulûfe ve culûs bahşişi yetiştirmekti.
Öte yandan yeni koşullarda devletçe başvurulan köklü önlem,
halktan tüfekli asker yazılmasıdır. Anadolu için vilâyetlere yeniçeri
ocağından bir subay bir bayrakla gönderiliyor, bayrakdar yevmiye
vaadiyle bayrağı etrafına işsiz gençlerden (levend) 50, 100 kişilik bir sekban-sarıca bölüğü örgütlüyor, bu tüfekli bölükler hemen cepheye sevk ediliyordu. Bu tarihte, vergi veren sıradan reâyanın ateşli silâh kullanma yasağı kaldırılmış, her tarafta tüfek yapan işyerleri faaliyete başlamış, ucuzca tüfek alan başıboş levendler,
sekban-sarıca bölüklerine katılmaya başlamıştır. Sekban-sarıca bölükleri, sefere gitmedikleri zaman maaşları kesiliyordu. O zaman bu tüfekli başıbozuk asker bölükleri (Celâlîler), vilâyetlerde halkı soymaya başlıyordu. Birçoğu, tehlikeli Avusturya savaş cephesine gidecek yerde kolayına gidip eşkıyalığa sapıyor, köyleri ve şehirleri basıyor, haraca kesiyorlardı. Sekban-sarıcalar, özellikle Anadolu’yu
kasıp kavuran Celâlî Eşkıyası olarak tarihe geçmiştir. Zamanla onları âsî paşaların kapısında göreceğiz.
Osmanlı toplumunda başından beri ayaklanmaya hazır topluluklar daima var olmuştur. Başlıca topluluklar Kızılbaş-Alevî Türkmenler, timar için elinde emir olup timar alamayanlar, timarını veya zeâmetini kaybetmiş sipahiler, bir şeyh etrafında toplanmış isyana hazır dervişler, topraksız delikanlılar (levendler), yevmiyesi kesilmiş sekban-sarıca bölükleriydi. Bu gruplar merkezî idarede herhangi bir bunalım anında, saltanat iddiasıyla meydana çıkan düzmeler veya bir tarikat kurucusu şeyh yanında isyan bayrağını kaldırır olmuşlardır. XVII. yüzyılda özellikle Anadolu’da binlerce sekban-sarıca bir başbuğ veya bir âsî paşa etrafında toplanıp merkeze karşı ayaklanmışlardır. (sayfa 5-6)
Tarih öğretmeni olarak slayt ve dokümanlarınızdan ziyadesiyle yararlanıyorum emeklerinize sağlık. Yeni müfredata uygun slayt ve paylaşımlarınızı merakla bekliyorum . Teşekkürler.
YanıtlaSil